EDİRNE ADASARHANLI KÖYÜ

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Anılar
  4. »
  5. KARAAHMET MEHMET HOCA

KARAAHMET MEHMET HOCA

Enver Erkan Enver Erkan -
486 0

MUHAMMET YILMAZ / MEHMET YILMAZ

KARAAHMET MEHMET HOCAMIZ

1950 yıllarında köyümüze gelmiş ve o zaman Muhtar Tahir Ağa (Ertan) dır. Hocalık yapmaya başlamış ve köyden Karaahmet Mehmet’in kızı Cevriye ile evlenip askere gitmiştir. Geri döndüğünde ikinci ve büyük hoca olarak andığımız İbrahim Baş Hoca ondan açık kalan imamlık görevini yürütmüş. Mehmet Hoca da asker dönüşü Küplü’ye tayin olmuştur. Orada cami lojmanında kalmışlar. Köyde de kaynatası şu anda köy halkından Hüseyin Çalışkan’a ait olan ev arsasını  Bostancı Ahmet’ten (Soydan) alıp oraya ev yapmışlar. Çocuklar Küplü ve Adasarhanlı arasında büyümüşlerdir. Jawa motorsikleti alınca 70’lere doğru günlük, hatta vakit aralarında gidip gelmiştir.

Köyde ilk PTT şubesini bakkal dükkanının bir köşesini bölerek işletmiştir. Sandıklarını kendisinin yaptığı modern arıcılığı yapmıştır.

Oğlu Dursun Ali’nin oğlu Gökberk ilk diş doktoru olarak memleketimizin milletimizin faydasına çalışmaktadır.

Gökberk’in kardeşi Sıla da doktor olmuş ve Tekirdağ’ın Trakya merkez ilçesi konumundaki Çerkezköy’de çalışmaktadır.

Onlar benim için çok farklı bir ailedir.  Şemsettin’den Bahriye kadar dört kardeşin hepsiyle arkadaşlık, dostluk ettim. Hepsinden Allah razı olsun. Onlar hayatı en sonuna kadar yaşamışlardır. Bazen market işletip bazen de köşe bir sokak arasında bakkal dükkanı işletebilmişlerdir. Hele Şemseddin ağbiyi ikinci defa gördüğümde kesinlikle bir önceki bıraktığım işle meşgul değildi. Saysam –aylak kaldığımda saymaya gayret edeceğim- kesinlikle onlarla ifade edilecek sayıda iş girecektir listeye. Buna rağmen hep ayakta kalabilmek marifettir. Hepsi de bir birinden değerli üç evladı yetiştirip hayata katmıştır. O bunu başarmıştır.

Koyun, ardından tavuk işinden sonra ikinci koyun işi hayli sürdü. Haksızlık edemem Şemsettin agama. Ama yaş da hızlı yaşamaya o kadar müsait değil artık. Duraklama devri böyle bu işler.

Yetmez gibi bugün Ankara’da MHP nin yapılıp yapılmayacağı belli olmayan kurultayında delege olduğu için oy kullanmaya gidecek.

Babaları İmam Mehmet YILMAZ. Küplü kasabamızda imam olarak çalışıyordu. Hazır gidip geliyorum Küplü’deki fırından köylülerime ekmek götüreyim diye başlayıp bakkal dükkanına çevirmiş olabilir ticareti. Ya da bakkalda satılsın diye ekmeği motorsiklet heybesi ile köye götüren ilk kişi idi. Bugün birkaç fırıncının geldiği günlere ulaştık. Ancak oğlu Hasan YILMAZ ‘Meriçte meşhur Kurfalının fırınını yıllardır işletiyor ve köye ekmeği, simidi, poçayı götürmeye devam ediyor. Araya giren pek çok işten hatta pek çok fırından sonra. Konu başlı başına “Mehmet Yılmaz hoca ve oğullarının iş hayatı” olarak ele alınıp, araştırılıp incelense bir yazı konusu olabilecek kadar geniş ve zevkli olacaktır. Tacettin yirmi iki yaşımda on bir değişik iş kolunda çalıştım diye belirtti. Babasının hesabını çarpanlara ayırmadan hesaplamak mümkün mü!

Ali Yılmaz bu işlere en az bulaşıp karışanıdır. Çünkü 1975 ten itibaren lise okumak için köyden ayrıldı, Yüksek okulla devam etti. Zaten o arada Uzunköprü’ye taşınmışlardı. Tarım, ticaret hayatına ancak tatillerde fırsat oldukça katılabildi. 1982 den beri öğretmen olarak çalıştığından sadece duygusal ve maddi bağlarla sürdü ilişkiler.

Henüz delikanlılık yaşlarında iken köyde herkes çeltik ektiğinden onlar da Eskibağlık semtine çeltik ekmişler. Çeltik insanı sever. Her gün gidip tirden de olsa bakmazsanız gücenebilir. Çok sık da içine girip ezmek gerekir. –Son cümle rahmetli Musa Ceviz’den bana kaldı.- Tohumdan başlayarak gübresi, zehiri, üst vurması… tüccara verip parayı alıp birikmiş borcunuzu ödeyip elde kalanı cebinize koyana kadar uğraştırır da uğraştırır.

Uzun bir giriş oldu. Fazla duygusal davrandım galiba, ya da açıklama yaptım.

Bu çalışma günlerinden birinde yorgunluk atmak için tirde otururken Alinin aklına nereden geldiyse:

-Hey gidi rahmetli Kerim Aga Hüseyin ey, demiş.

Babası bir iki saniye sonra gözlerini Ali’ye dikip:

– Yahu Kerim Aga Hüseyin ne zaman öldü? demiş.

Halbuki adamın öldüğü falan yok. Ali babasının şaşkınlığına gülünce:

-Ulan defol git, dalga geçme adamla, demiş.

Bu olaydan sonra aramızda ne zaman bir espri yapma gereği duysak:

-Ey gidi rahmetli Kerim Aga, der gülümserdik.

 

Karaahmet Mehmet Hoca Karadenizli olduğu için hamsi balığını seven insandır. Bir gün Uzunköprü’ye gittiğinde çok seyrek de olsa pazara gelen hamsi balığını alır. Hocanın elinde balıkları görenler

-Hocam hayırdır, solucan mı yiyeceksin derler.

O da:

-Evet ama bunlar deniz solucanıdır, der. Bugün de bunu kayda düşmek geldi içimden.

Kamışlı bayırına şimdi Muhsin Çınar’ın çeşme olarak bilinen çeşmeyi hayrat olarak yaptırmıştır. Hocanın Çeşme olarak bilirdik biz onu. Sonra Muhsin Çınar aileden izin alıp gerekli bakımları yaparak adını verdi. Hayırda yarışmak lazım.

Köye ilk tüplü ocağı getirerek Karaahmet Hüseyine dört yüz lira taksitle satmıştır.

1970lerin sonuna doğru Uzunköprü’ye tayin olarak hayatının geri kalan kısmını Beymahallesinde geçirmiştir. Evini yapıp çocuklarını orada okutmuş, meslek sahibi etmiştir. Son görev yeri Uzunköprü Büyük Camiidir.

Çocuklar mı? Şemsettin Köyde. Hasan Meriç’te fırıncı esnafı, Dursun Ali Tekirdağ da öğretmen. Uzun yıllar idarecilik yaptı. Şu anda sadece öğretmen ilerisi için ya nasip. Bahri Uzunköprü’de Nakliyeci.

Ne Kerim aga kaldı, ne patron Süleyman. Ne Karaahmet Mehmet Yılmaz Hoca Niceleri önden gidenler kervanına katıldı. Sen Trabzonun Of’undan neredeyse çocuk yaşında kalk ekmeğinin peşine Trakya’nın -oradan öte yok gayrı denilen- sınır köyü Adasarhanlı’ya gel pek çok ilke imza at. Saygı ve hürmetle anılmayı hak ediyor öyleleri. Son zamanları Uzunköprü Beymahalle kahvesinde kapı önünde oturup keyif çayını içerken gidip elini öper, hayır duasını alırdım. Şimdi dua bizden onlara olsun. Mekanları cennet, kabirleri nur olsun.14.08.2012 Vefat tarihi.

 

19.06.2016 – İzmit

 

 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir