EDİRNE ADASARHANLI KÖYÜ

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Ailelerimiz
  4. »
  5. RECEP YÜNCÜ

RECEP YÜNCÜ

Enver Erkan Enver Erkan -
329 0

RECEP YÜNCÜ

Hıdırlar tanıtılırken Zeynep abla’dan söz etmiştim. Mehmet, Musa, Abdullah Ceviz kardeşlerin Sarıcaali köyünde Ahmet isminde bir erkek kardeşleri vardır. Dört kız kardeşten biri köyümüzden Hasan Dalkıran’ın eşi Fatma abladır. Düriye, Sarıcaali’de evlidir.Ayşe köyümüzden Ali Gümüş ile evlidir. Zeynep abla da  Uzunköprü’de Recep YÜNCÜ ile evlidir.

1973/74 öğretim yılında Uzunköprü’de ortaokulda okurken yurttan okula giderken evlerinin önünden geçiyordum. Zeynep abla ile komşumuz Mehmet Ceviz’e geldiğinde tanışmıştık. O tanışıklıkla hal hatır ederdik. Selam getirir götürürdüm. Eskiden telefonlar bu kadar yaygın olmadığından selamlar tanıdıklar aracılığıyla şifahen gönderilir, alınırdı. Recep enişteyi de evlerinin bahçesinde gördüğüm o günlerden tanırım. Geçen yıl o evi satmışlar. Aşağı yukarı on yıldan beri Edirne’de yaşadıklarından  tekrar da Uzunköprü’ye dönme umudu ve ihtimali kalmadığından  ihtiyaç olmaktan çıkmış olmalı. Zaten kızları Filiz ve oğulları Birol İstanbul’da yaşamaktadırlar.

Edirne’de yaşamak yaşlılıkta ihtiyaç oluyor. Doktor, hastane, İstanbul’a ulaşım kolaylığı vs.

İki yıl önce vefat eden Hüseyin Ceviz komşumuzun naaşının köyümüze defnedilmesine katılmış. Recep enişte köyümüzü sağlığında çok beğendiğinden o gün mezarlığı da görünce  “Güzelmiş” “Ben de vefat edince beni de buraya gömün,” demiş. Bu sözü Zeynep abla vasiyet kabul etmiş ve dün vefat eden enişteyi Edirne’den getirip  köyümüz mezarlığına defnetmişler. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Selanın ardından yapılan duyuru biraz da rüzgarın etkisiyle tam anlaşılmayınca  “Bilse bilse bunu Enver Hoca bilir” deyip birkaç kişi benden bilgi istedi. Burada yazıp paylaşmak daha uygun olur diye düşündüm.

Recep eniştenin geçmişi Balkan göçmenlerine dayalı bir Uzunköprülü ailedir. Lakin bostan gibi insanoğlu. Kökü ile kökeni başka yerlerde. Doğduğumuz yerden ziyade doyduğumuz yerde yaşar olduk. Yaşamak tamam da bunun bir de ölümü  var. Gurbette geçen yıllar köylerimizi, memleketimiz hep özlemekle geçiyor. “Ölünce bari köyümüze gömülelim” diye aklımızdan geçiriyoruz.  Lakin zaman içinde çok sular akıyor  köprülerin altından derelerden.

Tatillerde geldiğimizde eve gitmezdik saatlerce. Kahvede, parkta arkadaşlarımız, komşularımız, tanıdıklarımız daha çoktu. Her gidişimizde azaldıkça azaldı konuşacak insan sayımız. Kalanlar da yaşlanınca evde daha çok zaman geçirir oldular. Çocukları, torunları artık kahvelerde, meydanlarda kalan arkadaşlarımızın da.

İki yazdan beri İbrahim komşum, arkadaşım gündüz tarlada yorulunca gece kahveye ya hiç çıkmıyor, ya da az durup yorgunun eve gidip dinleneceğim, yarın yine iş diyor. Yunus temelli terk etti geceleri kahveye çıkmayı.

Ömer, İdris, ve Dursun Aliyle sanaldan ve telefondan onlarla köyde görüştüğümden daha fazla görüşüyorum. Yorucu da oluyor artık gidip gelmeler. Evde kalmak daha rahatımıza geliyor. Zorunlu veya uygun zamanlarda gelmekle yetiniyoruz.

Eskiden Recep enişte, Zeynep abla ve çocukları da köye dayılara, teyzelere daha sık gelirdi. Zaman içinde herkesin işi gücü çoluğu çocuğu, torunları olup büyüyünce köye gelecek zaman azaldı. O yüzden belli yaşın altındakiler enişteyi tanımamakta haklı. Nasıl ki bizi tanımıyorlar ve tanımayacaklarsa.

İzmit’te çalıştığım okulda Uzunköprülü matematik öğretmeni Öznur kız da Zeynep ablalarla yıllar önce komşuluk yapmışlar. Çok anılar biriktirmişler. Konuşmalarımız sırasında “Ee Zeynep teyze de sizin köyden”, demişti.  Ondan da Recep enişte ve Zeynep abla hakkında bira bilgi sahibi olmuştum. Öznur aynı zamanda Cici Berber Mustafa Metin’in kayınçosunun kızıdır.  Dedim ya “insanoğlu bostan gibi” diye.

Bizim işimiz tarihe not düşmek.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir