EDİRNE ADASARHANLI KÖYÜ

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Ailelerimiz
  4. »
  5. ÖZGÜL ÖĞRETMEN

ÖZGÜL ÖĞRETMEN

Enver Erkan Enver Erkan -
542 0

BİR ÖZGÜL AĞIRLIK ÖYKÜSÜ

1970’ler biz 1960 ve üstü doğumluların ilkokul yıllarıdır köyde. Yüzlerce öğrenci beş, altı bazen yedi, -seksenlerde- belki sekiz, öğretmenin görev yaptığı okulumuzun şaşaalı, debdebeli günleri idi. Göç, işçi, dışarı gitmek kavramlarının çok az duyulduğu, bilindiği yıllardı. İki ovaya yayılmış topraklara sahip olmanın verdiği bolluk, bereketi doyasıya yaşıyorduk. Üretilen ürünler çeşitli ve boldu. O yıllarda henüz teknoloji de çok yaygın olmadığından giderlerimiz de azdı. Parayı az bilirdik, para harcayacak etkinlik alanları azdı. Sadece akşamları kahvede kumar oynanırdı ailelerin en büyük gideri olarak. Biraz da içki olurdu haliyle gider hanesinde yekün tutanlar.

Kendi kendimize yeter kendi kendimize mutluluğu yaşardık.  O mutluluğu yakaladığımız etkinliklerin başında bir zamanlar futbol oynamak ve ilçemizin köyleri, bazen de ilçeler arası futbol turnuvalarına katılmak büyük ilgi odağı olurdu köyde. Sonra voleybol girdi hayatımıza. Okulumuz öğretmenleri Çetin bey, Özgül Duranlar, Müsebbiye hanımlar dönemi belki Halk Eğitim öğretmeni sarışın Semra da vardı ama o üstü başı, makyajı ile pek o işlere girecek gibi değildir diye aklımda kalmış. Okulumuz öğretmenleri, bu spora olan ilgi ve hevesi köyümüz gençliğinin baharındaki 1950 az öncesi ve başları doğumlularla bu sporu gerek okul bahçesinde gerek şimdiki düğün salonumuzun olduğu alanda henüz sağlık ocağı bile yapılmamış boş arsa iken kurulan ağlarda çok enerji harcadı, ter döktü. Gazozuna, yemeğine, tatlısına iddiaya girilip yapılan maçlar adeta turnuva ciddiyeti ile oynanırdı bahar aylarının güzel havalarının yaşandığı günlerin akşam üzerlerinde. Rıfat Mutlu, Şinasi Yiğit, İsmail Yüksel, Bekir Ertan, Boyacı Mehmet (Yıldız), Bankacı Derviş Akduman, Pele Nazif, …

Özgül öğretmen Uzunköprü doğumludur. Babası Mustafa Bey terzidir. 1980yılında vefat etmiştir. Annesi Şükran Hanım’dır. 1979 yılında vefat etmiştir. İki kardeştirler. Özgül öğretmen ailenin ilk çocuğudur. Kardeşi Özer hala Uzunköprü’de yaşamaktadır. Özgül öğretmen 1969-1970 eğitim Öğretim yılı Edirne Kız Öğretmen Okulu mezunudur. İlk tayini aynı yıl Uzunköprü- Balabanköy’e çıkmış lakin o zamanki Muhtarımız Mehmet Ceviz, Özgül öğretmenin babası Mustafa Beyle tanıştığından Özgül hocayı bizim köye tayin çıkan bir öğretmenle becayiş – kendi isteği ile iki kişinin yer değiştirmesi- yaptırarak köyümüze tayin ettirmiştir. Adeta ona emanet edilmişti. Komşumuz Mehmet Cevizlere anne, babası da çok defa misafir gelmişlerdir.

Köyde Yetim İsmail’in evinde Müsebbiye öğretmenle kalmışlardır. O yıllarda kiralık ev bulmak neredeyse imkansızdı. O ev de kaderin bir cilvesi olarak boş kalmıştı diyelim. Evin büyüğü olan Yetim Fatma nine onları kendi torunlarından farklı bilmemiştir. Her ekmek piştiğinde sıcak ekmekten bir tava onlara gidermiş. Kış geceleri odasında mısır patlatıp uzun sohbetlere ortak olmuşlardır. Soba- peçka üzerinde ekmek kızartıp üzerine manda tereyağı sürerek yemeleri de keyiflerine keyif katan unutulmazlarındandır kış gecelerinde üşümek ne kelime sıcaklık taaa kalplerden gelince.

Özgül hanım ve ev arkadaşı Müsebbiye öğretmen sık sık Mehmet Cevizlere gelip uğrarlardı. Sonraki süreçlerde onların eski evi dediğimiz evlerinde de kiracı olarak kaldılar tabii adı var, kendi yok kira bedeliyle. Mehmet Ceviz yığma tuğladan dört oda, bir salon ve doğu batı yönünden olmak üzere çift taraftan girişli içinde banyo ve tuvaleti olan, banyosunda odunla yanan bir şofbeni olan tek katlı, güzel bir ev yaptırmıştı o yıllarda. Genellikle bahçeye açılan batı kapısını kullansalar da ihtiyaç olduğunda doğu kapısını da kullandıkları olurdu. Sonradan bu kapı duvar örülerek tamamen kapatıldı.

Köyümüzde 1969-1975 yılları arasında altı görev yaptıktan sonra Beden Eğitimi öğretmenliği Branş değişikliği yapmış ve Uzunköprü’ye tayin olmuştur. 1979’da Uzunköprülü Edebiyat öğretmeni Mesut Bahçe ile evlenerek Edirne’ye tayin olmuştur. An itibariyle Antalya’da yaşamaktadır.

Bir kız bir erkek çocukları vardır. Kızı Ezgi Bircan Ankara-ODTÜ’de öğretim görevlisidir.

Oğlu Oğuzcan İstanbul’da Turist rehberi olarak çalışmaktadır.

Özgül öğretmen köyümüze geldiği 1969-1970 eğitim öğretim döneminde 1959/60 doğumluları dördüncü sınıfta alıp iki yıl okutarak mezun etti. Tekrar ara sınıfları alarak onları da üç yıl okutarak 1974/1975 döneminde köyümüzden ayrılmıştır.

Özgül öğretmenin öğrencisi olup, onu tanıyan bilenlerin yakınları evlatları torunları aracılığıyla da olsa yorumlar bölümüne bilgi, belge, anılarını paylaşmalarını rica ediyorum.

Özellikle ilk evleri olan Yetimlerin tek odalı evlerinde konakladıklarında evin kızları özellikle de Neriman abla ile ilgili anıları hayatında önemli yer etmiş fırsat buldukça görüştüklerini belirtmiştir. Neriman abla ile traktöre biner tarlaya giderdik. Ayçiçeği keserdik. Sonra geceleri lüks lambası ışığında, ay ışığında harmanda çok mısır soyduk, gündöndü dövdük, hatta meydanda bulgur dibeği bile dövmüşlüğümüz vardır diyor. Köyde kızların gözüne gündüz ayna, gece de ışık tutulurmuş. Ne bileyim ben. Harmanda mısır soyuyoruz biri sürekli gözüme ışık tutuyor, ne bileyim kimdir, ne derdi var adamın. Kızdım artık bir zaman sonra rahatsızlık verince. Ne derdin var senin, niye gözüme ışık tutuyorsun, niye beni rahatsız ediyorsun? diye biraz da sinirle seslendim. O da

-E ne var tutuyorsak falan filan dedi. Neredeyse ilk kavgamdır. Ama sonra dost olduk. Öğrendik zamanla adetlerinizi, dedi.

Daha sonra okulumuzun bazen sınıf, bazen lojman, bazen süt deposu olarak kullanılan briketten yapılma çok amaçlı binasında kaldıkları döneme ait anılarını da gülerek anlattı. Bir gece kapının önüne ipini koparan bir inek gelmiş. Müsebbiye ile aklımız çıktı. Sesin kaynağını anlamaya çalışıyoruz, perdeyi açıp camdan bakmaya biri varsa onunla göz göze gelmekten korkuyoruz. Lakin zaman uzuyor, ses kesilmiyor. Uyuyacağız, yeter artık ne olacaksa olsun deyip açtık perdeyi, meğer misafirimiz komşulardan birinin – ipini koparıp firar etmiş- “sarı kızıymış” Hayli gülüp rahatladık, sinirlerimiz yatışıp korkumuz geçince gecenin kalanını uyku ile geçirdik.

Yine o süt deposundan lojmana dönen evimizde alt tarafı bir oda bir mutfak yer köyün genç kızlarını misafir ettik. Sağ olsunlar biz çok akşam misafir giderdik. Hatta gittiğimiz evlerde sohbetler uzardı. Israr ederler yatılı kaldığımız evler bile olurdu. Kızlara hep biz geliyoruz bir defa da siz misafir olun dedik. Sağ olsunlar geldiler. Zaten oda küçük, sıkış tıkışız. Hepi topu üç tane divan, çekyat ne dersen de bütün lüksümüz onlar. Yine de misafir ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Çayımız demledik, kekler, börek çörekler her neyse zaten gelen arkadaşalr da elleri boş gelmemişti. O dert değil de, köyün delikanlıları bize gelen kızların sevdiği, isteklisi erkekler de geldi peşlerinden. Çama önce tıklatma, ardından adeta tokatlama mecburen;

-Ne var, ne istiyorsunuza geldi konu.

-Camı aç, dediler.

– Yahu kız kıza oturmuşuz, sohbet ediyoruz. Ne işiniz var sizin camda, açmıyoruz dedik. Olmaz açacaksın.

-Açmazsam?

-Camı kırarız, dediler. Kızlar da aç bir şey olmaz deyince açtık mecburen. Kimi göz ucuyla sevdiğini süzerken kimi ile sohbet ettik. Cam da cam olsa zaten küçücük bir şey. Kafaden dışarıdan ne ışık geliyor ne karanlı geceyi fark edebiliyoruz. Öyle ki oğlanlar arada mecburen yer değiştirerek sıra ile içeriyi gözetliyorlar.

İşte böyle daha nice anılarla geçen altı yıldan sonra yıllar sonra köyünüze Mehmet Cevizleri ziyarete geldim. Yine kahveye gittim. Herkes sevgi seli ile bize yakınlık gösterdi. Kahvede eskiden tavla bile oynardık. Ama misafirlikte o kadar zaman bulamadık. Ortakları ve rakipler de gitmişti zaten. Yaşananlar anılarda kaldı gitti.

Özgül öğretmene bana çok değerli zamanını ayırdığı için sonsuz teşekkürler ediyorum. Bir de köyümüzde geçen yıllarda çekilen fotoğraflardan üşenmeden arayıp bulup gönderdi. Ayrıca müteşekkirim.

Sağlıklı, mutlu, huzurlu ömürler diliyorum.

13.05.2024/İzmit

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir