Merakını Almak
Kardeşim ilkokul eğitiminin ardından “Bu iş dipsiz kuyu sonu yok, sınırı yok. Bana bu kadar yeter; fazlasını meraklıları sürdürsün” deyip kendini işine verdi. Babamızın koyunculukta hevesi vardı. Anneannemin bize verdiği bir kara koyun komşumuz Süleyman agamın sürüsünde idi. Biz ona geleceğin sürüsü gözüyle bakıyorduk zaten. Hazır Celal’ın okumaya niyeti yoktu bari koyun otlatsındı. Öyle de oldu. İlkokulu bitirdiği günün ertesi gün, başta Kurt Mesut aganın sürüden çıkma/marya denen cinsten hiç olmazsa son bir kuzu daha yapacak ucuz sayılacak bir kaç koyunla birlikte kara koyun, belki kuzusu falan on beş yirmi civarı koyunla sürünün çekirdeği oluşturulup kırlarda şairin sözünü ettiği “daüs sıla” özlemi olmasa da yaşamaya başladı.
Benim bir türlü ısınamadığım koyun, kuzu, ağıl, gübreli hayat başladı izim hanede. Kümese girmi bırak düşününce kaşınmaya başlarım. Celalsa sabah kalktığı gibi bahçede gece yumurtlanmış ördek yumurtalarını toplardı. Ucundan kıyısından bile bulaşmak istemediğim iş kardeşime meslek oldu. Bense henüz lisenin başındayım meslek, iş edinecek geçim sağlayacaktım. Ölme eşeğim ölme… Ancak dokuz yıl daha geçmesi gerekti üzerinden. Celalsa on dokuz yaşının ortalarına, askere gitmesine altı ay kalana kadar sürdürdü bu işi. O askere gidince kaldı koyunlar çobansız. Üniversitenin son sınıfında falandım yaz tatilinde bana kaldı koyunları otlatmak. Bu serüven on altı gün ancak sürdü. Babama, duruma bir çözüm bulmasın, ama kalıcı bir çözüm bulmasını yani koyunları satmasını salık verdim.
-Hiç zamanı değil, çok zarar ederiz yapmayalım etmeyelim, dese de dedim ki,
Benim zararım senin zararından daha büyük olacak o yüzden sen bunları elden çıkar Temmuz sıcağında koyunları ağırdan salmadım. Annem,
-Benim hatırına bir günlüğüne daha sal, dedi. Razı oldum.
Peki yarın sabah ne olacak anne? diyerek. O gün köye gelen bir cambaza koyunlar pazarlandı daha sonra kuzular da Kurban Bayramında satıldı. Böylece bizim hanede koyun macerası bir şekilde sona erdi.
Üzerinden uzun sayılacak yıllar geçti. Celal’ı bu defa büyükbaş hayvan merakı sardı. 1 2 3 5 derken hayali olan 25 sayısına ulaştı ve artık bana yeter bu. Yorulduk, yaşlanmaya başladık deyip ondan da vazgeçti. Tamamını sattı. Gel zaman git zaman yine üstünden geçti hayli zaman. Bu defa da başta Yenicegörece olmak üzere geçtiği köylerden satın aldığı keçileri arabanın bagajında birer ikişer köye getirip Tamer Kaçakoğlunu sürüsüne kattı. Gizli gizli yürütülen bu merak artık hayat bulmalı meydana çıkmalıydı. Öyle de yaptı yine köy köy gezip bulduğu satılık keçileri alıp 15-20 keçi ile yıllardır hazır olan ağılında ufak tefek dönüşümler yaparak keçilerini bakmaya başladı. Bu yıl ikinci yılı. Hem sayıları arttı hem hevesi hem de süt ve peynir geliri. Birkaç sene daha yapar merakımı alırım. Diyor.
Ne mutlu ona özendiği şeylerden merakını alabiliyor. Allah sağlıkla huzurla bakmak nasip etsin. Yalnız bir gün Büyükaltıağaç bayırındaki keçi çobanına olan imrenmesini de gerçekleştirmek nasip olsun. İllaki orada da otlatmalıyım diyor. Henüz bir türlü fırsat olmadı koyunculuğu öğrendiği komşumuz rahmetli Süleyman abi’nin oğlu Mehmet kardeş bayram nedeniyle köye gelmiş. Ekiliş ve hasat zamanı öncelik diğer işlerde olduğu için keçiler biraz sahipsiz kaldığından Mehmet kardeş demiş ki
-Aga bugün ben salayım mı. Canına minnet Celalın.
– Mehmet kardeş düşündüğün için teşekkür ederim, çok da sevinirim. demiş.
Mehmet de salmış keçileri. Keçiler çok gezmeyi sevmiyorlar. Nereye götürürsen orada otluyorlar. Mehmet de sopasını eline almış büyük dereden bana,
-Aga bizde son durum budur, deyip fotoğraf göndermiş, sağ olsun.
Öğleden sonra devir teslim yapılınca Mehmet kardeş Balabancık’a kardeşlerinin ziyaretine bile gitmiş. Bir yakılarının düğünü var belki bu gece belki yarın akşam. Sorayım. Çünkü dolaylı yoldan duymuştum.
Bize de paylaşmak düştü. Allah herkesin gönlüne göre versin herkesin, her şeyi.
Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun.