EDİRNE ADASARHANLI KÖYÜ

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Anılar
  4. »
  5. HARMAN ZAMANI

HARMAN ZAMANI

Enver Erkan Enver Erkan -
390 0

HARMAN VE HUZUR

Ne zaman nerede bir harman görsem ben dinlenir, ben huzur bulur, ben zenginleşirim adeta. Babamın ve yanı sıra bizim mutluluğumuz adeta canlanır gözümde. Yıllardır harmana gitmedim, harmanda bulunup çalışmadım, harman hasadını satmadım ama heyecanını iyi bilirim. Harmanda hakkınızın olması için daha tarlanın hazırlanmasından itibaren yani martla birlikte tarlaya girip kasım aynını serin günlerini hissedene kadar orada bulunmanız lazımdır. Yoksa harmana gittim, İbrahim arkadaşımın, Mithat arkadaşımın, kardeşimin kurutmalarını sadece seyrettim, yeknesak makine uğultusunu dinledim, fotoğraf ve videosunu çektim. Yaşayanlar, emek edip o günü bekleyenler için kesin olan büyük bir mutluluk, onu hissediyorum ama yaşamak başka.
Yazlık, güzlük iki ekiliş yapardık. Önce arpa, buğday hasadı başlardı. O sırada bayırlara ekilen karpuzlarımız başlardı arada çakır da çıksa serin serin yenirdi. Eğer yıl uygun giderse arpa buğdayın yerine susam ekilirdi ki harmanın en son işi bitenlerindendi. Haliyle geç ekilmiştir, geç olgunlaşıp bir de harmanda çırakman yapılıp kuruyup kozalakların açılması, peşinden silkeleme, savurma, eleme, çuvallama derken “Hüsnü aganın hakkını vermeyi unutmamak” önemli işlerdi.
Biçilen buğdaylardan sonra diğer işler çıkana kadar özellikle de kadınlarımızın işleri, bitmez işler olurdu. Kaynatılacak, dövülecek, çekilip bulgur edilecek buğdaylar vardır. Güya işler o sıra biraz esenlemiş –hafiflemiştir. Nerde, o biraz daha erkeler için öyleydi. Kadınlar için olduğundan bu işler erkekler tarafından işten sayılmazdı.
Zaten koyun sürüsü olanların kadınları, mandıraya verilmeyen, vermedikleri sütlerden evde günler, haftalarca, tenekeler dolusu peynirler yaparlar, Aydın aga, Hamza İbiram tarafından lehimlenen tenekeler Uzunköprü’ye daha sonra Meriç’e buzhaneye götürülürdü.
Güze yakın Fasulye yolma, ayçiçek ve mısırların bozumu hep törensel bir yanı olan önemli işlerdi. Hele kışlık alaca gündöndü dövme, mısır soyma işleri gelince gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzel olurdu kırların ve harmanlığın.

Kasım dediğimiz aslında eylül, ekimle başlayan ağır harmanlar daha keyifli olurdu. Büyük yorgunluğun ardından büyük mal yığınları olur, büyük tüccarlara satılır, büyük paralar kazanılırdı. Bir de onlar zamanında büyük yatırımlara dönüşseydi. Maalesef nasılsa seneye gene çıkar deyip kışı biraz üstü ehli keyif ve iyi yaşamakla geçirirdi büyükler. Martta gene para yok, gelsin, tarım kredi, gelsin, pancar şirketi, gelsin bankalar. Bizim nesil ve bizden olanların çocukları Allah’tan duruma el koydu, “hop bu gidiş iyiye değil” deyip kazanılan parayı daha güzel işlere, yerlere harcayıp, yatırımlara dönüştürdüler.
Biz bunları görüp yaşadık, bakalım gelecek nesil nelere tanık olur, gelecek nesillerine daha yaşarken masal olmuş nice güzellikleri anılarını anlatırlar.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir