HALİL KILIÇ
TAVŞAN KORULULARIN HALİL
Ailemizin kökeni o zamanlar Osmanlı toprağı olan, şimdi Yunanistan’da kalan Sofulu’dur. Eski köye yerleşme Yakupoğulları sülalesi olarak olmuş. Soyadı kanununda Yakupoğlu Hasan, Hasan Kılıç oluyor. Yakupoğulları ile amca çocukları. Hasan Kılıç’ın erkek çocukları Ömer, Halil Kılıç. İkinci ve köyde bilinen lakapları Tavşan Korululardır.
Halil Kılıç, Muttalip Metin’in kızı Firdevs ile evlidir. Halil-Firdevs’in üç çocuğu vardır.
- Gülfer. Gülfer meslek olarak köyün ilk ebelerindendir. Zeynep Kamil Sağlık Lisesi
mezunudur. Gülfer, Suat Alver ile evlidir. İki çocukları vardır.
- Anıl. Anıl İnşaat mühendisi.
- Aslı, intörn doktor. Şu an son senesi. İstanbul’da yaşıyorlar.
- Gülşen, Edirne Öğretmen Okulu mezunu. Liseden sonra Açık Öğretim Üniversite’si
mezunu. Ahmet Şemdinoğlu ile evlidir. İki erkek çocukları vardır.
- Arda
- Taha. İTÜ Tekstil Mühendisliği bölümü mezunudur. Amerika’da yaşamaktadır.
- İsmail. İsmail de Açık Öğretim Üniversitesi mezunudur. İsmail Perihan Kılıç ile
evlidir. Perihan Edirne Kolejinde çalışıyor. İki erkek çocukları vardır.
- Halil. İlaç sektöründe ve Rente Car işletmecisi olarak çalışıyor.
- Emir. Üniversitede öğrencidir.
İsmail’in evi revir gibidir. Köydeki akraba ve tanıdıklarından hasta olup Edirne’ye gelen herkes arar. İsmail köydeki gençlerin bir çoğuna iş konusunda yardımcı olmuş, dışa açılmalarını sağlamıştır. Herkesin yardımına koşmuştur.
Halil Kılıç’ın eşi Firdevs, Berber Mutalip. Cici Berber Mustafa, Bekçi Muammer, Altın Makas Ahmet’in ablalarıdır. Halil Kılıç Firdevs hanımla nişanlanınca onun ailesini Küplü’den alıp Adasarhanlı’ya yerleştiriyor, Köyün sığırlarını gütsünler diye. Bir de köyde berber yokmuş, böylece köyün berner açığını da kapatmıştır. Daha sonra Mustafa ve Ahmet baba mesleğini devam ettiriyorlar. Muammer de köy bekçisi oluyor.
Muttalip Metin’in köydeki akrabaları: Eşrefler, Abdullah Durgun, Muttalip Üzüm ve Öcallar’dır.
Bundan sonrasını İsmail’den dinleyelim.
Akif Demirelli ile bizim Fatma Kılıç ninemiz kardeştir. Bu iki kardeş mübadelede köyümüze gelip yerleşmişler.
Ninem köydeki tek hafızdı. Kuranı bilen okuyan kadın hafızlardandı. Cuma günleri insanlar bizde toplanır, Kuran okurlardı. Ben Kepirtepe Öğretmen Lisesinde okuduğum yıllarda harçlığımı biriktirip nineme bir oda hoparlörü almıştım. Ramazanlarda komşu ve akrabalarımız ninemin yanına evimize gelirdi Kur’an okumaya ve öğrenmeye. Köyde Fatma ninemden Kuran öğrenen üç dört kişi ninemden el aldığını söyler.
Babamla ilgili birkaç hatırayı da yeri gelmişken anlatmak isterim.
Babam kızımın mezuniyet törenine gidiyorum, deyip evden çıkmış. Kızım mezun olacak, ona hediye olarak bilezik yapayım bari deyip İstanbul’a mezuniyet törenine gitmiş. Cebinde de parasını tüccardan aldığı 48 ton çeltik parası vardır. Ancak daha Sirkeci’de yan kesiciler cebini kesip tüm parasını çalmışlar.
Bu olaydan sonra geçimini temin etmek üzere uzun zamandır bakıp beslediği mandalarını satmak zorunda kalmıştır. Mandalarımız belki de köyün son mandalarıydı.
Babam köyde ilk 3000’lik fort traktör alanlardandır. O traktörle yaşadığımız bir çok anı vardır. Bir gün Eskibağlık’ta çalışırken traktörü batırıyor. Daha sonra amcamın damadı olacak olan şimdiki muhtar Emrullah’ın tam gençlik delidoluluk yılları. Onlarda da 6610 Ford traktör var. Baban ondan kendisini çamurdan çıkarmasını istemiş.
- Bir şartla demiş.
- Babam ne şartı o? Demiş. O da:
- Ben çekerken sen kendi motorunun frenlerine de basacaksın.
Aklı sıra kendi motorunun gücünü gösterecek. Babam da dediğini yapmış. Zaten çamura batmış olan motorunun frenlerine olanca gücüyle basmış. Buna rağmen 6610’luk Ford bizim traktörü çamurdan çekip almış.
İkinci anımız biraz komik olduğu için anlatmam lazım. Sözüm meclisten dışarı Yusuf aga hayatı dolu dolu sonuna kadar yaşayan bir adam. İçmeyi de öyle yapardı. Babama kayınco derdi.
Traktörümüz Küplü’de arızalandı. Köye tamirci Mesut’a götürmemiz gerekiyor. Tabii çekici çağıracak halimiz yok. Oradan geçen ve bizim köye gidecek olan ilk Traktöre bağlayıp köye çektireceğiz. Nasip bu bizim şansımıza Yusuf aga çıktı. El ettik, durdu. Derdimizi anlattık. Tamam, kolay, çekerim ama bir şartla dedi. – Babamın içkiye karşı olduğunu bildiğinden midir, gıcıklık olsun diye midir- bir şişe şarap isterim dedi. Babam da etrafa bir iki bakındı madem iş oraya geldi alırım be enişte dedi. Bağladık bizim traktörü Yusuf aganın traktörün arkasına. O önde biz arkada gidiyoruz. Köye geldik derken sevinç kursağımızda kaldı. Adam arkasında biz yokmuşçasına ha bire seddeye doğru aldı başını gidiyor. Babamla ben avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz. Hiç istifini bozmuyor, onca bağırmamıza rağmen kafasını çevirip bakmıyor bile. Babam traktörün frenlerine basıyor onunki 6610, bizimki 3000’lik ne takar. Ta ki Balabancık yoluna girene kadar. Artık orada çok sıkışmış olmalı ki küçük abdesti imin durdu ve bizi fark etti. Bize dediği de şu oldu:
Bu motor madem bozuktu siz buraya nasıl geldiniz?
- Abe enişte sen getirdin ya bizi beya, dedi babam. Şaştı kaldı bizim Yusuf enişte
halimize.
Babam onun traktörün direksiyonuna geçti ben de bizimkinin; döndük köye hep birlikte sağ salim geldik.
Köye varınca da;
- Kayınco, şarabı unutayım deme ha. Dedi.
- Madem şarap sözümüzü unutmadın, deminden beri onca yol boyu arkandan
bağıran bizi niye duymadın be Yusuf aga, demeden dur şimdi.
Babam komşularımız Kamil Uzgörenlerle kömür almaya giderken trafik kazası yaptı ve çalışmayı bıraktı.
Ben askerdeyken Askeri İstihbarat teşkilatındaydım. Bir gün benimle ilgili soruşturma için Askeri istihbarat görevlileri eve geliyorlar. Hem de iki askeri araç dolusu askerle. Aynı zamanda babamdan da imza almaları gerekiyor. Oğlumun istihbaratta görevlendirilmesinde sakınca yoktur diye. Tabii o araçları ve onca askeri bizim evde gören konu komşu
-Te, işte İsmail şehit oldu, deyip aralarında konuşmaya başlamışlar. Ben bir süre sonra dağıtım iznine geldiğimde;
-İsmail sen ölmemiş miydin be? Diyenler de olmuştu. Bu ikinci hayatım sayılır.
Babamın köydeki akrabaları olan aileler şunlardır.
Ömer Kılıç’lar, Demirelliler, Arif Koyunlular , İyipler, Eşrefler, İrfan Üzüm, Yakupoğulları,
İsmail Alan’lar, Edibe Direk’ler, Hüseyin ve Osman Çalışkanlar. Beytiler, Yayalar, Mutullahlar, Hüseyin Öcallar, Nazmi Yakınlar ve diğer kardeşleri.