EDİRNE ADASARHANLI KÖYÜ

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Anılar
  4. »
  5. CEMİLE ÖĞRETMEN

CEMİLE ÖĞRETMEN

Enver Erkan Enver Erkan -
413 0

Halil Şen, Sabri Taşkın, Cemile Aksoy (Erkan), Ayşe Özcan Yıldırım köyümüzden olup, köyümüz okulunda çalışan dört öğretmenimiz. Halil Şen yazıldı, Ayşe Özcan Yıldırım sırada. Sabri hocamı ancak köyde olduğum bir zaman diliminde eşi, çocukları, damatları, torunları, tanıdıklarının, onunla anısı olan herkesin söyleyecekleri ile kapsamlı bir yazı düşünüyorum. Bu defa sırayı Cemile Öğretmenimize verdik.

CEMİLE (ERKAN) AKSOY

Cemile kardeş, bizim sülalenin bilmem kaçıncı öğretmeni.

Kimine din iman, kimine yanında  ilim irfan. Takdiri ilahi.

Ne anamın olennisi süpürülmekle temizlenir ne de babamın Eskiköy’ü kazıla kazıla otu biter.

İlkokulu köyde okuyup bitirdikten sonra dedim Cemile, kaç, kurtul sülalenin diğerleri gibi. Öğretmenimin de yönlendirmesiyle Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavına girip ortaokulu ve liseyi 1982-1988 arası haritada yerini bile bilmediğim Sinop Kız Öğretmen okulunda yatılı okuma hakkı kazandım ve okudum. İlk bir yıl zor geçti, kaydımı, naklimi Trakyaya, köyüme, Edirne’ye yakın bir yere aldırırım diye düşündüm ama yıl sonunda sevdim Sinop’u ve nasıl geçti anlamadım altı yıl. Tabii özledim ailemi, köyümü, yakınlarımı ama özlem dediğin geçici duygu. Teraziye vurunca okumak mı köy mü diye koyunca okumak ağır bastı her zaman.

Liseden sonra iki yıl Bolu Eğitim Yüksek Okulu dönemi başladı. O da geldi, geçti bir göz açıp kapamacasına. Aslında öyle o kadar da kolay olmadı ama zaman her şeyin ilacı. Olaylara ve mekânlara üzerinden zaman geçip uzaktan bakınca özlemli yanı kalıyor tortu olarak beynimizde.

Bolu serüveni de bitti bir şekilde oldum öğretmen. Şimdi atanma zamanıydı. İlk atamam 1991 yılında Gaziantep’e çıktı. Vurdum kendimi yollara sonu nerede nasıl biteceği belli olmayan … Pek çok öğretmenin yaptığı gibi, o yıl yaz tatilinde komşu köyümüz olan Balabancıktan İbrahim AKSOY ile evlendik.

Gaziantep zorunlu Hizmet Bölgesi sayılmadığı için eşimin çalıştığı Kars Sarıkamış’a tayin istedim eş durumu sebebiyle. Kim demiş Edirne soğuk diye. Sarıkamış’ta ayazı yedik ki ne ne yemek. 1994 yılında zor attık kendimizi İstanbul’a. Görev yerimiz Trakyalıların bol olarak ikamet ettiği Bağcılar- Güneşli oldu. On bir yıl kaldık orada. Sonra az daha içeri hareket oldu Tekirdağ Muratlı. Üç yıl da orada geçti. Artık yeter gidelim şu memleketimize dedik. Açık olan Adasarhanlı İlkokuluna yani kendi köyümüz okuluna, beş yıl okuduğum okuluma, önce öğretmen oldum, ardından müdür yetkili öğretmen olarak çalıştım. Eşim, köyümüzün okulunda kadro olmadığı için komşu köylerimizden Subaşı köyü İlkokuluna gidip geldi. Oranın Müdürlük görevini yürüttü aynı zamanda.

Köyümüz okulunda da beş yıl görev yaptım. Lakin zaman içinde köyümüzde genç nüfusun azalması ile düşen çocuk sayısı ile birlikte birleştirilmiş sınıf uygulamasında çocuğunun yeterince eğitim alamayacağına inanan veliler başta Uzunköprü olmak üzere, Edirne’de, Keşan’da ev alıp, ev kiralayıp kışları çocuklarının eğitimi için yaşamaya başladılar.

Beş yıldan beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi- Beyaz Masada çalışan oğlumuz Batuhan 1994 doğumlu. Anadolu Üniversitesi Otelcilik ve Turizm Bölümü mezunudur.

Kızımız Irmak ise 2005 doğumludur. Bu yıl liseyi bitirdi. Üniversite adayı. Tercihlerini yaptı, sonuç bekliyor hayırlısı ile.

Ben eşimi, çocuklarım babalarını, İbrahim öğretmeni 17.07.2021 de kaybettik. Mekanı cennet olsun inşallah.

Köyde 2008-2014 yılları arasında bulundum. Okulumuzda öğrenci sayısı her yıl günden güne bahara çıkmış karlar gibi eriyip durdu. Kadrolu öğretmenler yerine, sözleşmeli, ücretli öğretmenler gelmeye başladı. Çocuk olmayınca öğretmen de olmuyordu. Devlet kadrolu öğretmeni verse bile onlar da artık köyde kalmak yerine en azından beldelerde, ilçelerde çalışmak istiyor bir yolunu bulup tayin yaptırıp gidiyordu. Öğrenci azalınca, öğretmen olmayınca ilk üç sınıfı ben okuttum, dördüncü, beşinci sınıfı Küplü’ye ortaokul ve lise öğrencileri gibi taşımalı sisteme dahil ettiler.

2014-2015 eğitim öğretim yılında Uzunköprü’ye tayin istedim. Ve o günden bu yana da Uzunköprü- Demokrasi İlkokulunda çalışıyorum. Köyümüzden pek çok aile de Uzunköprü’de bu bölgede ev alıp ikamet etmeye başladı. Bazılarının çocukları orada da öğrencim oldu sayılır.

Bir zamanlar korkarak girdiğim öğretmenler odası, müdür odası benim mekanım, makamım oldu. Lakin okulumuz eki saltanatlı günlerini kaybetmişti.

Köyümüze binası çoktan yıkılmış olsa da ilk okulu açan halamın-babamın halası- Gülsüm (Erkan) Şen’in eşi, eniştemiz Halil Şen olmuştu, kapatan ben oldum. O da çok acı bir son oldu benim için.

Son mohikan, son öğretmen, ana sınıfı için Ayşe Özcan Yıldırım hariç, o Küplü’ye bağlı okulun ana sınıfı şubesi gibi çalıştı, saymazsak ilkokulun son öğretmeni Cemile kardeşimiz oldu.

Hem meslekten hem sülaleden bizim Cemile önemli tabii ki. Yaşıtları önlerine konacak olan Türkiye haritasında nerede olduğunu kolayla bulamayacakları Sinop’ta o çocuk yaşında Parasız Yatılı olarak okuyordu. Gel de yazma, gel de gurur duyma Cemile ile. Tatillerde Cemile de gelmiş lafı bizim evde çok doğal konuşmalardan, sözlerden biriydi. Akşam sefalarında gelir sanki daha henüz dün gitmiş gibi konu komşusu ile sohbete kaldığı yerden devam ederdi. Hala da öyle. Sefada çekilmiş fotoğrafı illaki bende olmak zorunda, vardır diye düşünüyorum. Yoksa da benim eksiğim.

Babası İzzet amcama sorardım bazen;

-Ne yapıyor Cemile? Diye.

-Ne yapsın okula gidiyor, okuyor, derdi. Gurur duyardı hasret, özlem olsa da içinde uzaklarda olan kızı için. Onun okumuş olmasından gurur duyardı annesi de hakeza. Ne kadar belli etmese de. Yalnız ne var ki konuşulmasını fazla sevmezdi bu konuların. Doğal bir olay olarak karşılardı. Ne yapsın okuyor işte. Ya da geldi tatile, Allah razı olsun, derdi göz aylığını dilediğimiz zaman.

Öyleydi. Eskiden başarı da en az başarısızlık kadar içte yer bulurdu dışta çok fazla dile getirilmezdi. Belki de nazar değer korkusuyla da olabilir ya da gerçekten çok fazla dındıklamaz, ne yaptığını sorup sorgulamaz ya da onu anlatmaktan hicap duyar, sıkıntı çekerdi; yanlış bir şey söylerim düşüncesiyle. Kendi içindeki Cemilesi ile idare eder, giderdi.

Her zaman derim, “Yükseklerde kar olması gayet doğal bir olaydır, bizim sülaleden de bir öğretmen çıkması aynı o doğallıktadır. Bizden sonraki nesil onu bir kademe daha ileri götürdü. Mühendisler, mimarlar, doktorlar, avukat, polis… vs var artık üçüncü nesilde.

 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir