Arif YAMAN
(Ne kadar da hızlı geçiyor zaman)
Bu yazıyı üç yıl önce oluşturduğum bir dosyaya yazmışım. Ne kadar çok şey değişti üç yıl içinde. Eklenecek, güncellenecek ne kadar çok bilgi girmiş hayatımıza. Artık onu da aile bireylerine bırakıyorum. Tüm köyü günü gününe takip edip gerekli ekleme, çıkarmaları, düzeltmeleri yapmam mümkün değil. Ancak yazı ile ilgili fotoğrafların hangisi uygun düşer diye bakarken 1974 yılında Kıbrıs Savaşında köyümüz şehidi İsmail Yükselle başlayan kayıplar (Geçi onun için öldü diyemiyoruz. o şehit) , eksilenler, değişimler, yeni eklenenler yukarıdaki sözümü doğruluyor. Hayat ne kadar hızlı akıyor. Fotoğrafta yer alan kişilerden bazıları konusunda acaba diye tereddüt etmem zamanın bize oynadığı oyundur. Aynı çocukluk yaşlarımızda gaz lambası ışığında duvara yansıttığımız şekiller gibi çok çabuk kaybolup giden suretlerimiz. Ali ve Ahmet dayılar … İbrahim öğretmen ve yeğeni Mehmet’in beklenmedik ani kayıpları…
Arif agayı yazmak için ne zaman karar verdim acaba diye kendime sorduğumda aslında benim yazdıklarımın tamamının çocukluğumdan beri kafamda şekillendiğini onları sürekli ara sıra kafamda yazdığımı düşündüm. Bu iş, bir anda olan bir iş değil aslında. Arif aga çocukluğumdan bu yana kafamda şu şekilde yer etmiştir: Halim Selim, sakin, oturaklı, bazen şakacı mizaçlı bir insandır Arif aga. Halil Dalkıran’a:
-Arif aga çiftçilik yapar mıydı? diye sorduğumda.
Tabii yapardı, atları vardı, Dedi.
Ben onun at arabası ile tarlaya gittiğini falan hatırlamıyorum. Fakat sağ olsunlar gönderdikleri fotoğraflarda o at arabası hem de işe giderken ailece çekildikleri bir fotoğraf da geldi. Belki de mayaya gidiyorlardı. Öyle olması benim için daha bir romantik olur. Daha sonraki yıllarda esnaf olarak hatırlıyorum. Bakkal dükkanı ve kahvecilik yaptı. Sonra oğlu rahmetli İbrahim yetişince traktör aldığını hatırlıyorum. O da çok sonraki zamanlarda oldu. 1990’larda falan, o arada çiftçiliği ne ile yaptığını merak edip araştırdım. Bilmediklerimi öğrenmek için hakkında sorular sormaya başladım. Kızı Remziye’den Allah razı olsun, çok yardımcı oldu. Meriç Ovasında Barak çayırı denen mıntıkada Kıvrık Yusuflarla ortak çeltik ektiklerini ancak çeltikleri başakta su aldığını, büyük zarar ettiklerini söyledi. Zararlarını kapatmak için ellerindeki traktörü ve hatta tarla satmak zorunda kalmışlar. Ondan sonraki yıllarda bir süre maddi durumunu düzeltmek için başka köylerde yamaklık yapmış, ufak tefek alışverişler yaparak esnaflık hayatını başlatmış, tekrar kendi tarlalarını ekip biçmeye başladığında at arabasını edinmiş. Onunla bir süre çiftçilik yapmış tekrar azar azar da olsa çeltik ekmiş. Fakat at arabasını da satınca: “Tarlalara yaya gidip gelirdik.” diye anlattı kızı Remziye:
-Babam kendisi belki çok fazla çalışmadı ama elinde nasıl olsa hazır iş gücü varken biz kızlarını bol bol çalıştırdı.” diye belirtti.
Benim bildiğim Arif aga esnaf adamdı. Temiz, titiz adamlı, kibar adamdı. Bütün bunların ötesinde fötr şapkası ile asaletli adamdı. Karamanlı Halil, Emin Ağa, Hamza İbrahim Sabri Hoca, Esnaf Yusuf, Emin Ürkmez, Tepeli Mustafa, onlardan çok sonra da fötr takan belki İzzet Yıldız ve ben kaldım. Belki aramızdaki ortak nokta bizi birbirimize yaklaştıran. Fötr şapkalarımız olmuştur.
Kaç susuzluğu gidermiştir ince belli bardaklarda tavşan kanı çayıyla. Kaç insan yorgunluğunu gidermiştir kahvesine uğrayıp bir bardak çayını, gazozunu, limonatasını, oraletini içerek. Kaç insan onun kahvesinde arkadaşlık etmiş, dostluk pekiştirmiştir.
Bizim mahalleye bizim sokağa çocukluk zamanıma göre uzakta olmaları sebebiyle ne onların bakkal dükkanından çok fazla bir alışverişim olmuştur ne de kahvelerinde gidip oturmuşluğum vardı. Ancak çok kısa süreli ve ihtiyaç olduğu zaman gitmek zorunda kaldığımda gitmişimdir biraz daha ileriki yaşlarımda. Gittiğim zaman da hep memnun ayrılmışımdır.
Babamın annesi tarafından bir yönümüzde akrabalığımız olduğu da doğrudur. Tabii bu akrabalığın direkt olarak ne şekilde olduğunu ne biliyorum ne söyleyebilirim. Yeğeni Ahmet Yaman’a dayı demekten öte bir akrabalık ilişkisinin nereden, nereye bağlı olduğunu hiç araştırmadım ki öğreneyim. Akraba olduğumuzu çok önemsemeden onunla ilgili izlenimlerim gönül bağı oluşturmama yetti. İlla ki kan bağı olması gerekmiyor insanların birbirlerini sevip sayması için. Bazen öyle akrabalar vardır ki yakındayken bile uzaksınızdır. Ya da çok uzak bir akrabalık bile bu dünyadan göçüp gittiğinizden yıllar sonra sizi geride kalanlara gelecek zamanlara taşıyıp aktaracaktır. Bir gönül yakınlığı kurulur zaman içinde. Belki bir insanın yaratılış, varoluş sebebidir bir şeylerin yerine getirilmesi gerektiği. İşte hayat böyle sırlarla dolu geçip gidiyor bazen.
Arif Yaman’a öbür dünyada cennet hayatı dileyerek yazımı bitiriyorum.
Şimdi de Arif YAMAN’ın kendisiyle birlikte devam eden aile şeceresiyle tanıyalım.
Arif Yaman köyümüz Halil Ağalar sülalesindendir. Babasının adı Halil annesinin adı Nazmiye’dir.
Arif Yaman ailenin beş çocuğundan en küçüğüdür. İbrahim Yaman, Muzaffer Yaman, Ayşe Akduman, Hatice Ateş, Arif Yaman.
24.10.2003’te ahiret alemine göç etti.
EŞİ: Habibe’dir. O da yine köyümüzden Macır Haliller sülalesindendir. Kardeşler yaş sırası ile şunlardır: Niyaze Özdemir, Nuh Dalkıran, Hasan Dalkıran, Lütfiye Taşkın, Habibe Yaman, Ülviye Tuna.
Bu yazıyı kaleme aldığım 02.05.2020 tarihinde 95 yaşının içinde ve köyde bazen kendi evinde durumu müsait olan çocukları tarafından bakılıyor. Bugün itibariyle köyde ikamet eden kızı Remziye tarafından bakılıyor. Kardeşler sıraya koymuşlar bakımını ne mutlu.
ARİF – HABİBE çiftinin altı çocuğu var.
- Nazmiye Yüksel: Adasarhanlı’nın Kıbrıs şehidi İsmail Yüksel ile evliydi. Çocukları:
Mehmet YÜKSEL, Melike ile evlidir. Aleyna isminde bir çocuğu var:
Özlem YÜKSEL, Ertuğrul YILDIZ isminde bir Albay ile evli. Ilgar isminde bir oğlu var. Ankara’da ikamet etmektedirler.
- Resmiye GÜL. Subaşı beldesinden. Albay Mehmet GÜL ile evli. Çocukları:
Çiğdem Bankacılık mesleğini seçmiştir. Eşi Yüzbaşı, yani askerdir.
Sinem Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığında çalışmaktadır. Ankara’da ikamet etmektedir.
- Remziye KOYUNLU: Köyümüz Halkından Mehmet KOYUNLU ile evli. Çocukları
Şaziye, hemşiredir. Eşi doktordur. Bir kız çocukları var. Diyarbakır’da görev yapıyorlar.
ŞEBNEM, hemşiredir. Eşinin mesleği; gazeteciliktir. Ancak (Subway) bir lokanta çalıştırıyor. İki erkek çocuğu var. Antalya’da çalışıyor ve ikamet ediyor. İki erkek çocukları var.
Oğulları Emrullah, Endüstri Mühendisidir. Onu biraz anlatayım. Emrullah ile tanışmamız
şöyle oldu. Bir yaz günü köyde berbere gittim. Koltukta berber tarafından saçı kesilen bir çocuk vardı. Aynada yüzü görünüyordu. Ben adeta irkildim. “Olmaz, böyle bir şey mümkün değil,” dedim. Aynada gördüğüm yüz büyük halası Hediye-Mehmet Ceviz çiftinin benimle yaşıt olan ve yirmili yaşlarda vefat eden Nedim’di. Çocukluk arkadaşımız, komşumuzun oğlu Nedim gelip oturmuş koltuğa ve sessiz sakin tıraşını oluyordu. Gayri ihtiyari “Sen kimsin?” sorusu döküldü dudaklarımın arasından. “Emrullah Koyunlu.” dedi çocuk gayet sakin bir şekilde. Aradaki bağı birkaç saniye algılamaya çalıştım az önce yaşadığım şaşkınlık sebebiyle. Sonra oturdu görüntü yerine. Nedim’i Emrullah o haliyle tanımadığı için o kendinde Nedim’i görmediğinden benim içimde bulunduğum durumu anlayamazdı. Anlamadı da. Biraz sonra Metinle karşılaştık. Olan biteni anlattım, “Kan bağı var, normal dedi.” Onlar Emrullah’ı sürekli gördükleri için yadırgamıyorlardı. Benim için ilk tanışma öyle ilginç oldu. Sonra Emrullah’ı unutmadım. Uzunköprü Gazi Turhan Bey Ortaokulu 8. Sınıfında okurken LGS sınavına girdi ve derece yaparak Ankara Fen Lisesini kazandı. Teyzesi Resmiye’nin orada olması gibi sebeplerle tercih ettiğini söyledi. O yıl Üniversite Giriş Sınavını da gazeteden çözerek puanını hesapladığında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanacak puana sahip olduğunu gördü.
Dört yıl Ankara Fen Lisesinde okuduktan sonra dört yıl da Ankara’da Türkiye’nin ilk özel
üniversitelerinden Bilkent Üniversitesinde Endüstri Mühendisliği bölümünde yüzde yüz burslu okudu. Mezun olduktan sonra birkaç kurumda çalıştı. Şu sıralar Dubai’de çalışıyor.
- Şaziye, Kadıdondurma köyünden Ömer ERKAN ile evli. İki çocukları var. Kızı Esra. Savcı ile evli. İstanbul’da yaşıyorlar. Oğlu Oğuz. Ankara’da avukatlık mesleği ile meşguldür.
- İbrahim Yaman. Figen ile evli. Kendisi 2010’da vefat etti. İki oğlu var. Biri, dedesinin ismi olan Arif Yaman, bilgisayar mühendisi ve Katar’da çalışıyor. İkinci çocukları Efe babası vefat ettiğinde 7 yaşında idi şimdi liseye gidiyor. Annesi ile birlikte Edirne’de ikamet ediyorlar.
- Hatice Yürekten. Ufuk Yürekten ile evli. İkisi de öğretmen. Hatice şimdi Tupperware’de bölge müdürü olarak çalışıyor. İki oğulları var. Batuhan üniversite öğrencisi, Berkehan lise öğrencisi İzmir’de ikamet ediyorlar.
Arif Yaman da herkes gibi dünyaya tek gelip tek gitti fakat geride ülkesine, milletine, dünyaya hizmet eden, katkı sunan evlatlar, torunlar bıraktı. Mekanı cennet olsun. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.