Musa Özbilgi ’ye selam olsun.
-Kardeş bu kadar yazıyor, fotoğraf çekiyorsun, benim yaşadığım Konya’da çeltiği bilmiyor insanlar. Ben de elimin altında bir malzeme olsun da tanıdıklarıma köyümüzde çeltik tarımının videosunu izletmek istiyorum, yap şu işi demişti.
Lafta kalmasın, dedim. Aklımda yer etti ve bugün kısmet oldu yazıyı kaleme aldım. Videosunu daha önce yapmış ve Face’de paylaşmıştım.
Buyur bakalım inşallah istediğin gibi olmuştur.
Baldo, Riba, Reko, Bersana, Maratelli……
Orak, kırkma, kosa, elicek….
Torba, çombul, çınka, kapak…
Salmostra, gres, kasnak, kayış, nişadır…
Çardak, kulübe, bina…
Tir, süzme, şarta, peçe…
Teneke, fıçı, depo, mazot…
Amele, dragaman, motorcu, yamak, usta…
COĞRAFYA KADERİNDİR.
Köyümüz, bulunduğu coğrafi konum itibariyle Ergene ve Meriç nehirleri arasında yer aldığı için sulu tarıma son derece elverişlidir.
Pirinç ilk olarak 9400 yıl önce Çin’de evcilleştirildi. Pirinç tarımı ilk olarak İ.Ö 3.000ˊlerde Hindistanˊda başlamış, daha sonra Batıˊya doğru yayılmıştır. Avrupaˊya gelişi ortaçağa rastlar. Türkiyeˊye ise 500 yıl önce güneyden girdiği sanılmaktadır.
Köyümüzde Ergene ovasına seddenin yapılmasından önce de çeltik ekilmiş olsa da su taşkınları fazla olduğundan bu sistemli ve düzenli, geniş bir alanı kaplayan ekiliş değildir. Genellikle köyümüz dışından gelen çeltikçilerdir bunlar da. Sonraki yıllarda köy halkından bazı kişileri de ortak etmişlerdir ekilişlere. Onlardan bu işe heves eden köylülerimiz ilk traktörleri edinince birkaç yüz dönümlere çıkan ekilişleri daha ellili yıllarda gerçekleştirmişlerdir. Hacı Yunuslar 1956 yılında amcaları ile ortak Meriç ovasında ilk ekilişlerini yapmışlar 1957 yılında da Cevizlik sahasında ekiliş yapmışlar.
Amcaları İbrahim Gündoğan’ın üç oğlu, Mustafa, Abdullah, Ömer ortak olarak 1972 yılında Ergene ovasında bin dönüm ekiliş gerçekleştirdi. Bu da şahıslar bazında en büyük ekim sahası olarak rekor olmuş olmalı.
Köyde çeltik ekmeyen varlıklı insan kalamamıştır. Çünkü çeltik uğraşısı ve masrafı bol bir üründür. Az para ile elde edilecek ürün değildir. Kazanırsanız iyi, zarar ederseniz o da mukadderat!..
Uzunköprülü bacanağım terzi olan babasının bile dükkanına gelen çeltikçi müşterileri tarafından çeltik ekmeye ikna edilerek ortak çeltik ektiğini anlatırdı. Tabii pek çok ortaklıkta olduğu gibi zarar edilmiş. Kasım gelip hesap kitap görülünce elde avuçtakinin gitmesinin yanında bacanağımın annesinin boynundaki altınlardan önemli bir miktarı Ergenenin sularına, çeltik tarlalarının çamuruna karışıp gitmiştir.
Meriç, Edeköy, Subaşı, Küplü’den insanların yevmiye ile bizim köy ovasında çalışmak için hemen her metrekaresinde elemeği, hatta hayvanların bile hizmeti olmuştur.
Çeltik, suyu, sıcağı seven bir bitkidir. Mart ayı girince uygun havalar oldukça çeltik ekilecek yerlerin hazırlanması başlar. Bu ay henüz erken, diyenler nisan ayıyla birlikte kesinlikle hazırlık çalışmalarına başlarlar. Tava dediğimiz bölümlerin düzlenmesi, suyun doldurulması, ekiliş, gübre, zehir, gerekirse üst vurma, kart tohum başaklarını kesme, biçme, kurutma hepsi iştir ve yorucudur. Lakin eskiye göre çok kolay işler.
İlk dönemlerde tarım aletleri bu kadar gelişmemiş olduğundan martta daha tir atma ve kanal kazma çalışmaları başlardı. Ekiliş elle yapılırdı. Tohumu, taşımaya, saçmaya insan gücü kullanılırdı. Tavaların suyunu bulandırmaya at, manda gibi hayvanların arkasına sürgü, talpa her ne olursa takılır onlarla su bulandırılırdı. Tabii bunları süren insanlar da yevmiyesini hayvanların emeğini de katarak alırdı.
Nuh Ali Dalkıran’a çeltik tavasını bulandırmaya gelen Küplü’lü vatandaşın biraz kırık Türkçesi ile:
Aley, bengir bacak kırdı, kaçtı gitti, Guplü. (Ali aga, at bacağındaki ipi koparıp Küplü’ye kaçtı.)
Bende tatlı bir anı olarak kaldı. Onlar ana gölün karşısında bizim ekiliş yaptığımız Kacakırlar mevkiinin karşısında ekiliş yaparlardı. İrfan Üzüm’ün benzinli İskonsin motoru, Şaban İsmaillerin, Hasan Sarhan’ın daha sayayım mı… Nice insanlar ekilişler yaptılar. Beride Musa Ceviz, Mustafa Ortaç, Karamoçular, İsmail Soydan, Nazmi Ergen, Nebi Gümüş… 1970 lerin pancar motoru ve artezyenle çeltik ekenleridir. Rahmetli İrfan ağa az artezyen vurmadı bu saydığım kişilere. Eski köy, Çatırlık, Dereler, Uzunağaç, Mandıralık, gece kurbağa sesi ve pancar motoru takırtısı ile inlerdi.
Biraz daha büyük ekiliş yapanlar dediğim gibi ovalarda ekerlerdi. Keçiler, Şaban İsmailler, Hacı Yunuslar, Danabaş İbrahimler, Cavit aga, Seyitler, Karamanlılar, Hıdırlar, Kambır Ali, Karaaliler, Lomlar, Şevikler, Hacıhasanlar, Kıvrık Yusuf kayınçoları Niyazi aga ve Mustafa Ahmet Yakınlar ile ekerdi. Hele de göl başında Dereler mevkiine çeltik eken İbiram Ustanın suyu boruda sürmekte zorlanınca boruya bir hava deliği açıp uzun bir boruyu ona kaynaklaması ve borudan arada su ve hava çıkması hayli ilginçti. (Bana bu konuda çok yardım edecek insan lazım, yazmakta çok geç kalınmış ve derin bir mevzu)
Çeltik biraz serpilince gübre atmak ve taşımak için insan gücü gerekirdi. Bir süre sonra darıcanlar çeltikle yarışırdı uzamakta. Çeltik türleri de uzun boylu olduğu için kosa ile boyları kısalsın, darıcanlar yavaş ilerlesin o arada çeltikler başak çıkarsın diye kosa ile insan gücüne dayalı üst vurma telaşı başlardı. Şimdi sırta takılan benzinli motorlu kosalar çıktı. Onu da geçtik Droneler bütün bu işlerde rol almaya başladı. Tarlanızın koordinatlarını giriyorsunuz, tankına zehir, gübre ne ise koyuyor siz kenarda onun işini yapmasını izliyorsunuz. Öyle ki gündüz yetiştiremediniz işiniz geceye de kalmış olsa sabaha kadar çalışsanız siz yorulmuyorsunuz.
Ekiliş, demir tekerlekli traktörlerle yapılıyor, gübre, zehir demir tekerlekli traktörlerle veya sırt pompaları ile yapılıyor.
Yine eskiden çeltikler olgunlaşınca elle biçilir, bağlanır, demet yapılır, traktör arabalarıyla harmana getirilir, batozla dövülür harmanda brandalar üzerine yayılır belli bir rutubet oranına gelene kadar kurutulur, çuvallanır ya tüccara satılır ya da evde uygun fiyat bulana kadar depoya konurdu.
Harman zamanı köyümüzde çeltik batozu olmadığından çevre köylerden veya Adapazarı civarından Hanomağ, BMC motorların çevirdiği batozlar, batozcular gelirdi. Batoza demet atmak mı, arkasından ot kakmak mı derseniz ikisi de benden uzak olsun. Yazarken bile enselerim kaşınıyor. Ama hepsi de yaptığımız işlerdi. Bereket versin çabuk kurtuldum, Allah yüzüme güldü. Halkımız da biçerdöğerler çeltik biçmeye ayarlanınca kurtuldu biçme, demet bağlama, taşıma, dövme derdinden. Ama amelelik mesleği de bu işlerle birlikte unutuldu gitti. Buzağılıkta veya ovanın belli bölgelerinde çeltik biçmek için gelen roman vatandaşların çadırlarına ait fotoğraf bulmak mümkün olsaydı keşke. Kimisi götüre alırdı araziyi biçerdi, kimisi de yevmiye ile büyük çeltikçilerin çeltiklerini biçerdi.
Ovaların daha çok kuru mahsul ekildiği yıllarda köyün içinden yaz mevsimi boyunca çeşitli işler için arabalar dolusu insan kırlara yayılırdı. Çeltik biçme mevsiminde de neredeyse kasıma kadar herkes çeltik tarlalarında çeltik biçmekte idi.
Kıvrık Yusuf’a ait bir anı da böyle zamanların anısıdır.
Harman mevsimi olan ekim-kasım aylarında bazen yağmurlar yağar hava günlerce kapardı. Öyle dönemlerde batoz çalışmadığında işçiler de günlerce boş kalırlar:
— İş isterük, iş isterük…
Diye söylenmeye başlarlarmış.
Zaman geçer hava açar. İşçiler yoğun bir tempo ile çalışmaya başlayınca da:
—Aş isterük, aş isterük…
Diye söylenmeye başlarlarmış.
Rahmetlinin bu anısını komşum, arkadaşım İbrahim Gündoğan’dan dinlemiştim. Sizler de onunla ilgili paylaşmak istediğiniz güzel anılarınızı yorumlar bölümüne yazabilirsiniz.
Seddenin yapıldığı 1960 yılından itibaren önce halkımız tarafından sürekli artan miktarlarda ekiliş yapılmıştır.
Teknoloji artıp, traktörler hayatımıza girdikçe çeltik ekilişi gittikçe yaygınlaşmıştır. Başta Uzunköprü olmak üzere çevrede pirinç fabrikaları da kuruldukça çeltikten elde edilen gelir de artmış ve hemen hemen herkes çeltik ekmeye başlamıştır.
Köyümüzde 1960’lardan itibaren hızlanan ve yayılan çeltik ekilişinde sermayesi kuvvetli olan kişiler birkaç yüz dönüm çeltik ekmek üzere belli bölgelerde tarla sahiplerinin tarlalarını ya icara almış ya da yarıya ekmişlerdir.
Ancak zaman içinde çeltik ekiliş masrafları arttığından; yarıcılık ekenler için kar getirmez olmuş, icara verenler için de daha az gelir demek olduğundan köyde 1976 yılında sulama kooperatifi kurarak tarla sahiplerinin isterlerse kendi tarlalarını çeltik ekmeleri sağlanmıştır. Yok; ben ekmem, ekemem diyenler icara vermeye devam etmişlerdir. 1977-78 döneminde kooperatif ilk çeltik ekilişini gerçekleştirmiştir.
Kooperatif kurulmadan önceki yıllarda Meriç ve Ergene ovalarında genellikle suyu daha az isteyen ürünler ekilirdi. Bunlar fasulye, mısır, ayçiçeği, başta olmak üzere özellikle Ergene ovasında kavun, karpuz ekilirdi.
Bayır dediğimiz alanlarda buğday, arpa, susam, -daha önceki yıllarda çavdar, yulaf, yine yemelik de olsa kavun, karpuz ekilirdi.
Bugün köyümüzde neredeyse çeltik dışında tarım ürünü ekilişi yok denecek kadar azdır. Zaman içinde herkes çeltikçi oldu. 2023 yılı kooperatif ekiliş sahası 17.300 dönümdür. Bunun yanı sıra çok az da olsa şahısların kendilerinin de ektiği yerler vardır.
Gerekli alet, araç gereçler çeltik tarımına uygun olarak edinildi, kullanıldı. Bıçak, deve, lazer, dinamo, sırt motoru, motorlu kosa, kurutma kavramlarının yanına Drone de eklendi. Artık özellikle ilaçları on kilograma kadar ilaç pompası taşıyan dronelerle atıyorlar. Zamanında elle basmalı pompalarla ilaçlama yapılırken hatta o da yoksa darıcanları elle kosa ile keserek çeltiğin otun hakimiyetinden kurtarılmasına çalışılırdı.
Zaman içinde çeltik çeşitleri, yabani ot çeşitleri, onlarla mücadelede kullanılan ilaçlar değişti. Yıllar içinde tarlalarda dökülen çeltik tohumları kart tohum olarak tarlada asıl ürün konumuna geldi. Ürün verimini, kaliteyi ve çeltiğin tüccar nezdinde fiyatını düşürdü. Bu yıl ilaçlı tohum aldılar. İlaçlı tohum denilen de tarlaya atılacak olan ilacın tanıdığı diğer bütün yeşil bitkileri öldüren zehir. Daha neler görüp duyarız ömrümüz oldukça bilemeyiz.
Pirinçten Elde Edilen Ürünler Nelerdir?
Pirinç Kepeği:
Esmer pirincin üst tabakasıdır. Tahıllarda, vitamin konsantrelerinde, karışımlarda bileşen olarak kullanılır. Gıda kalitesi bulunmayan çeşidi hayvan yemi olarak kullanılır.
Pirinç Kepeği Yağı:
Pirinç kepeğinde çıkarılmakta olan, oldukça yüksek kaliteli, yemeklik bir yağdır.
Pirinç Unu:
Öğütülmüş, kabuksuz veya esmer pirincinden üretilir. Glutenli olması, alerjik olmamasını sağlar. Buğday ürünlerine karşı alerjisi bulunmayanlar için, oldukça değerli bir besindir.
Pirinç Hamuru:
Cips veya başka atıştırmalık yiyecekler, kahvaltı amaçlı tahıl ürünlerinin yapımında kullanılır.
Kırık Taneler:
Bir tane pirincin, kırılmış küçük tanelerinde oluşur. Genellikle pirinç unu yapımında ve evcil hayvanların mama yapımında kullanılır.